Özgeçmiş

Dr. Öğr. Üyesi
Hatice Karaman
İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümünden 2008 yılında mezun oldu. 2011 yılında Yeditepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı’nda Yrd. Doç. Dr. Adriana Luminita Raducanu danışmanlığında yazdığı “A Rhizomatic Space Of Desire in The Novels Aziyadé, City of Man’s Desire And The Black Book” (Aziyade, Arzular Şehri İstanbul ve Kara Kitap Romanlarında Rizomatik Arzu Mekanı Olarak İstanbul) başlıklı teziyle yüksek lisansını tamamladı. Aynı üniversitede 2018 yılında Felsefe Anabilim Dalında Dr. Öğr. Üyesi Levent Yurdakul Kavas danışmanlığında yazdığı “Specters of Justice: A Philosophico-Literary İnvestigation” (Adaletin Hayaletleri: Felsefi-Edebi Bir İnceleme) başlıklı teziyle yaptığı doktora çalışmasını tamamladı. Halihazırda Yeditepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalında doktor öğretim üyesi olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Dünya edebiyatı, filoloji, toplumsal cinsiyet ve çağdaş felsefe çalışma alanlarından bazılarıdır.
Kitap Bölümleri:
- “Intersextuality: Derrida and Cixous”, Women Philosophers On Autonomy: Historical and Contemporary Perspectives, (Ed. Sandrine Berges Alberto L. Siani), s. 164 -178, Routledge, 2018
Hatice Karaman’ın “Geleceğin Akademisyenlerini Arıyoruz” Projesindeki Programları:
- 2023-2024 eğitim yılı; “Gorgio Agamben” , “Feminist Eleştiri”
Anadolu İlahiyat Akademisi
Geleceğin Akademisyenlerini Arıyor Projesi
Ders Raporu
Kıta Avrupası Felsefesi Okumaları II
Tarih: | 17 Kasım 2023 Cuma, 18:00 |
Ders: | Giorgio Agamben |
Hoca: | Dr. Öğr. Üyesi Hatice Karaman |
İşleniş: | Yüz yüze 12, Online 44 kişi |
Özet: | Beyza Kayacı hocayı takdim etti. Ders tek oturumda işlendi. (1 saat 42 dakika) Ders içeriğe bağlı kalarak işlendi. Agamben’in biyografisinden bahsedilerek derse başlandı. Agamben, Ortaçağ felsefesi ve teolojiyle ilgilenmektedir. Bu sebeple spiritüel yanıyla da bilinmektedir. Agamben’in felsefesinden önce batı metafiziği ve modern demokrasiye değinmek gerekmektedir. Batı düşüncesi “zoe-bios” ve “phone-logos” olmak üzere iki ayrıma dayanmaktadır.
Batı metafiziği modern dünyadaki demokrasi ve Marksizm olmak üzere iki farklı siyaset düşüncesi gerçekleştirmektedir. İki düşüncenin de ulaştığı yer soykırım ve komünizm deneyimidir. Hannah Arent, Foucault, Agamben gibi filozoflar bu düşüncelerin hepsini eleştirmiştir. Hepsinin yaşam sürgün ya da kamp tecrübelerini yaşamış ya da tanık olmuşlardır. Agamben bir fikri figür üzerinden aktarmaktadır. Homo sacer, tanık, herhangi var olan, muselmann bunlara örnektir. Homo sacer: öldürülebilen fakat kurban edilemeyen bir figürdür. Agamben’e göre bu figür çıplak hayatın temsilidir. Çünkü homo sacer olan bir kişi öldürülse Roma hukukuna göre cezalandırılması gerekmektedir. Agamben’e göre modern siyaseti tanımlayan şey, ne zor’nın polis’e dahil edilmesi -ki zaten bu kesinlikte eski bir durumdu- ne de çıplak hayatın, Devlet iktidarının yansıtma ve hesaplamalarının temel öznelerinden biri haline gelmesidir. Bütün istinalar kural olması sonucu veren süreçle birlikte çıplak hayat alanı gün geçtikçe siyasal alanla örtüşmeye başlamakta ve bir belirsizlik hali oluşmaktadır. Aslında siyasal sistemin dayandığı gizli temeli tesis eden şey, çıplak hayatı, aynı anda hem siyasal düzenden dışlayan hem de bu düzenin içine hapseden söz konusu istisna durumudur. Bu sebeple istisna ile oluşan durum paradoksal bir belirlenemezlik eşiği oluşturmaktadır. Agamben’e göre yeni bir topluluk düşüneceksek bir topluluğa ya da ırksal ya da dinsel bir aidiyete değil neyse o olmaya dayalı bir topluluk olması gerekmektedir. Agamben’in herhangi var olan figürünün tek ortak özelliği yalnızca dilde olmalıdır. Agamben, tanıkları tanım gereği hayatta kalanlar olduğunu söylemektedir. Bu nedenle hepsi de belli ölçüde bir ayrıcalığa sahip olmaktadır. Somut olarak hayatta kalması mümkün olmadığından, kimse sıradan tutsağın yazgısını anlatmamıştır. Agamben kamplarda çok az Müslüman olduğunu söylemektedir. Onun aktardıklarına göre diğer dinin mensupları kendi topluluklarını kurmuşlardır. Fakat Müslümanlar konuşamayacak kadar yalnız, ayakta duramayacak kadar güçsüz ve ölümden daha kötü bir durumun simgesi halindedirler. Muselmann, tanıklık edilmemiş, tanıklık edilemez olandır. Agamben’e göre onlar dibe vurmuş olanlardır ve boğulanlardır. Hayatta kalanlar onların yerine sözde tanık olarak konuşmakta ve eksik bir tanıklığa tanıklık etmektedirler. Burada vekaleten söz etmenin bir anlamı yoktur çünkü boğulanların söyleyecek bir şeyi olmamakla birlikte verecekleri bir ders veya aktarabilecekleri bir anıları bulunmamaktadır. Onların adına tanıklık etme görevini üstlenen kişi, tanıklık etmenin olanaksızlığıyla tanıklık etmesi gerektiğini bilir. Ama bu, tanıklığın değerini kesin bir biçimde değiştirir; tanıklığın anlamını umulmadık bir alanda aramayı zorunlu kılmaktadır. Modern demokrasiye göre politik aidiyet yoksa hukuk dışı sayılmaktadır. Politik aidiyeti olmayan biri cinayet işlese ya da öldürülse ceza almamaktadır. Roma hukukunda dışlanan kişiyle egemenin pozisyonu eşit durumdadır. İkisi de hem yasa içi hem yasa dışındadır. Sığınmacı meselesinde de durum aynıdır. Dersin son 20 dakikası soru cevap bölümüne ayrıldı. Öğrenciler derste aktif ve ilgiliydi. Öğrencilerin sorularıyla Agamben’in ele aldığı noktalar güncel meseleler bağlamında tekrar değerlendirildi. |
Ön Okuma Metinleri: |
|
Bahsi Geçen Eserler: |
|