Özgeçmiş

Dr.
Burak Çakır
Anadolu Üniversitesi Felsefe Bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümünde Prof. Dr. Melih Başaran danışmanlığında yazdığı “L’interrogation du problème du “Mensonge noble” au problème de la “Construction de la vérité” chez Platon” (“Soylu Yalan” Meselesinin Platon’daki “Hakikat nşası” Meselesinde Sorgulanması) başlıklı teziyle yüksek lisansını ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Felsefe Bölümünde Prof. Dr. Kaan Harun Ökten danışmanlığında yazdığı “Sokrates ve Nietzsche’de Felsefenin Yöntemi ve Filozofun Kimliği Sorunu” teziyle doktora eğitimini tamamladı. Sokrates, Platon, Nietzsche, Heidegger, etik, fenomenoloji ve metafelsefe üzerine çalışmalar yapmıştır. Editör, redaktör ve çevirmen olarak bazı felsefe yayınlarına katkı sağlamıştır. Hâlen Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde ders vermektedir.
Çeviriler:
- Patočka, Platon ve Avrupa, Fol Kitap, 2022.
Burak Çakır’ın “Geleceğin Akademisyenlerini Arıyoruz” Projesindeki Programları:
- 2023-2024 eğitim yılı; “Jan Patočka”
Anadolu İlahiyat Akademisi
Geleceğin Akademisyenlerini Arıyoruz Projesi
Ders Raporu
Kıta Avrupası Felsefesi Okumaları II
Tarih: | 23 Şubat 2024 Cuma, 18:00 |
Ders: | Jan Patočka |
Hoca: | Dr. Burak Çakır |
İşleniş: | Yüz yüze 6 , Online 15 kişi |
Özet: | Beyza Kayacı hocayı takdim etti. Ders iki oturumda işlendi. Ders içeriğe bağlı kalarak işlendi. Jan Patočka’ya Giriş ve Antik Yunan Felsefesi:
Jan Patočka, 1907 yılında Çek Cumhuriyeti’nde dünyaya geldi ve eğitim hayatına Prag’da başladı. Daha sonra felsefe eğitimini derinleştirmek için Paris, Freiburg ve Berlin gibi önemli merkezlerde bulundu. Patočka’nın felsefi düşüncesi üzerinde Edmund Husserl ve Martin Heidegger gibi dönemin önde gelen fenomenologlarının büyük etkisi oldu. Ancak onun felsefi kaynakları bunlarla sınırlı değildi; antik Yunan felsefesi, fenomenoloji ve tarih felsefesi de Patočka’nın düşüncelerini şekillendiren temel alanlardı.
Patočka’nın hayatı ve ölümü, antik Yunan filozofu Sokrates ile çarpıcı benzerlikler taşımaktadır. Her iki düşünür de devlet otoritesi tarafından öldürüldü; Sokrates MÖ 399’da Atina’da, Patočka ise 1977’de Çekoslovakya’da. Ancak bu trajik son, onların felsefi duruşlarının da bir yansımasıydı. Tıpkı Sokrates gibi Patočka da insanın kendisini ve içinde yaşadığı toplumu anlamaya, sorgulamaya ve dönüştürmeye adanmış bir hayat sürdü. Her ikisi için de felsefe, ruha özenle bakmanın ve onu geliştirmenin bir yoluydu.
Patočka, antik Yunan düşüncesinde mitos ve felsefe arasındaki ilişkiyi incelerken, bu ikisi arasında keskin bir ayrım olmadığını öne sürdü. Mitos, belirli, kesin ve tarih öncesi bir anlatı biçimiyken, felsefe belirsizlik, sorgulama ve hayret içeren bir düşünme tarzıydı. Ancak Patočka’ya göre, mitos ve felsefe birbirini dışlamaz, aksine birlikte var olur ve etkileşim içindedir. Mitosun sağladığı belirlilik zemini üzerinde, felsefenin getirdiği belirsizlik ve sorgulama ortaya çıkar. Dolayısıyla, felsefe ve mitos arasında bir geçiş değil, bir gerilim ve diyalektik söz konusudur. Fenomenoloji, Ruha İhtimam Gösterme ve İnsan Hakları:
Her ne kadar Patočka kendisini bir fenomenolog olarak tanımlasa da, onun fenomenolojisi Husserl ve Heidegger’inkinden belirgin şekilde farklılaşır. Patočka, fenomenolojinin asıl amacının şeylerin kendisine değil, onların fenomenlerine ve tezahürlerine odaklanmak olduğunu savunur. Ona göre, fenomenolojik felsefe zaman zaman metafiziğe fazlaca yaklaşma riski taşımaktadır ve bu durum eleştirel bir değerlendirmeyi gerektirir. Patočka, fenomenolojinin asli görevinin, fenomenleri betimlemek ve anlamak olduğunu vurgular.
Patočka, insanın kendi varoluşuna karşı sürekli bir sorumluluk taşıdığını ve bu sorumluluğun en önemli unsurlarından birinin “ruha ihtimam gösterme” olduğunu öne sürer. Bu, hem bireysel hem de toplumsal boyutları olan bir görevdir. Bireysel olarak, kişinin kendi benliğini anlaması, sorgulaması ve geliştirmesi anlamına gelirken; toplumsal olarak, başkalarının da aynı süreci yaşamasına olanak sağlayacak bir ortamın yaratılmasını içerir. Ruha ihtimam gösterme, düşünce ve eylemin bir aradalığını gerektirir. Sokrates’in savunmasında da merkezî bir tema olan bu kavram, Patočka’nın felsefesinde de kilit bir rol oynar.
Patočka’ya göre, modern çağda gücün ve tahakkümün altında ezilen, “sarsılan” insanların bir araya gelmesi ve ortak bir anlayış geliştirmesi hayati önem taşımaktadır. Bu dayanışma, hem varoluşsal bir duruş hem de politik bir eylem biçimidir. Sarsılanların dayanışması, insan onurunun ve haysiyetinin korunması için gereklidir. Çünkü Patočka’ya göre, insanın sahip olduğu en temel değer, onun onuru ve şerefidir. Bu değeri korumak ve yüceltmek, ancak ortak bir sorumluluk üstlenmekle ve tarihin akışına müdahale etmekle mümkündür.
Patočka’nın nihai hedefi, düşünceleri yüzünden insanların baskı görmediği, köleleştirilmediği özgür bir toplum yaratmaktır. Ona göre, böylesi bir toplum, Avrupa medeniyetinin gerçek anlamda yeniden doğuşunu müjdeleyecektir. Ancak bunun için, insanların kendi tarihsel varoluşlarının sorumluluğunu üstlenmeleri ve tarihe aktif olarak katılma haklarını elde etmeleri gerekmektedir. Patočka, felsefenin asli görevinin, bu özgürleşme sürecine katkıda bulunmak olduğuna inanır. Onun mirası, bizleri de düşündüğümüz ve inandığımız değerler uğruna harekete geçmeye, risk almaya ve mücadele etmeye çağırmaktadır. Son on dakika soru- cevap yaparak ders bitirildi. Öğrencilerin derse ilgi düzeyleri ve katılımları normal düzeydedir. Ders işleyiş ve gidişat planlanan şekilde gerçekleşmiştir. |
Ön Okuma Metinleri: |
|
Bahsi Geçen Eserler: |
|