Özgeçmiş

Ar. Gör. Dr.
Sema Cevirici Atilla
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden 2012 yılında mezun oldu. Doç. Dr. Kasım Küçükalp’in danışmanlığında “Modern Düşüncede Temsil Fikri ve Postmodern İtirazlar” başlıklı yüksek lisansını 2017 yılında, yine aynı hocanın danışmanlığında “Episteme ve Adalet İlişkisine Dair Bir İnceleme” başlıklı doktora eğitimini 2022 yılında Bursa Uludağ Üniversitesinde tamamladı. Alanıyla ilgili Cambridge, Edinburgh, Fordham ve Károli Gáspár Üniversitelerinde çalışmalarda bulundu. Muhtelif dergilerde çalışmaları yayınlandı. Halen çağdaş felsefe üzerine araştırmalarını sürdürmektedir.
Kitaplar:
- Postmodern Düşüncede Temsil Krizi, DBY, 2020
- Adalet; Çağdaş Düşünürlerle Söyleşiler, FOL, 2023
- Adaletin Peşinde, Eskiyeni Yayınları, 2024
Sema Cevirici Atilla’nın “Geleceğin Akademisyenlerini Arıyoruz” Projesindeki Programları:
- 2023-2024 eğitim yılı; “John D. Caputo”
Anadolu İlahiyat Akademisi
Geleceğin Akademisyenlerini Arıyoruz Projesi
Ders Raporu
Kıta Avrupası Felsefesi Okumaları II
Tarih: | 17 Mayıs 2024 Cuma, 18:00 |
Ders: | John D. Caputo |
Hoca: | Arş. Gör. Dr. Sema Cevirici Atilla |
İşleniş: | Yüz yüze , Online kişi |
Özet: | Beyza Kayacı hocayı takdim etti. Ders tek oturumda işlendi. Ders içeriğe bağlı kalarak işlendi.
Caputo, Derrida’nın düşüncelerinden önemli oranda etkilenen bir isimdir. Derrida’nın felsefi düşüncesi ekseninde dini yeniden yorumlamaya çalışan, tabiri caizse kıta felsefesi açısından din kavrayışını yeniden yorumlamaya çalışan bir düşünürdür. Caputo’ya göre geleneksel din felsefesi, Tanrı’nın varlığını kanıtlamaya çalışan ve argümanların bir seçkisinden oluşan küçük bir endüstridir. Bu endüstri ise inançlı topluluğun dışında hiç kimseye bir fayda sağlamaz. İhtiyaç halindeki bir ruhu kurtarmaz ve kurtarmayacaktır. Bunlar konunun epistemolojik boyutunu kapsar. Caputo’nun felsefesi ise ontolojiye dayanır. Bu sebeple çocuğunun Tanrı’ya inanmamasından ziyade annesinin duygularını önemser. Caputo’nun zayıf teolojisine geçmeden önce dedik önemli oranda etkilendiği Derrida’nın yapı söküm düşüncesiyle ilgili kısa bir bilgi vermek uygun olacaktır. Caputo’ya göre yapı söküm dini anlamak için önemli bir işlev görür. Caputo Tanrı’yı gelecek açısından düşünür. Dolayısıyla Tanrı’yı bir imkansıza yönelik tutku olarak düşünür ve zayıf teolojisinde bu bağlamda ele alır.
Caputo’nun The Prayers and Tears of Jack Derrida kitabında Derrida’nın kullandığı adalet kavramı yerine tanrı kavramı konulduğunda zayıf teoloji kuramının ortaya çıktığını söyler. Derrida’nın adaletle ilgili görüşleri üzerinden hareketle spesifik bir varlık olarak Tanrının olmadığını söyler. Tanrı, hayatlarımızda bir karşılık bulmak isteyen bir çağrıdır. Ve bu çağrıya yanıt verebilirsek Tanrı hayatlarımızda var olacaktır. Dolayısıyla Tanrı’yı var kılmak, dünyayı Tanrı’nın istediği bir yer haline getirmekle mümkündür. Dünyayı Tanrı’nın istediği bir yer haline getirdiğimiz ölçüde Tanrı’nın varlığından bahsedebiliriz. Bu çağrıyı güçlendirmek de bizim elimizdedir. Zayıf teoloji kuramı vahiy, kutsal metinler gibi ilahi garantiler olmaksızın Tanrı hakkında konuşmaya cesaret eder. Bir anlamda zayıf teolojinin zayıflığı da buradan gelir. Çünkü güçlü bir metni, güçlü vahiysel garantileri, güçlü bir kurumu ve topluluğu yoktur. Tamamen gücü güçsüzlüğünde olan bir teolojidir.
Caputo’ya göre Tanrı’nın zayıflığı bizim Tanrı’ya güç vermemize bağlıdır. Tanrı zayıftır fakat biz ona güç verirsek o güçlenebilir ve hayatlarımızda var olabilir. Ona göre Tanrı’nın adı, yerine getirmemiz gereken bir sözün adı ve gerçekleştirmemiz gereken bir şeydir. Her şeye kadir bir Tanrı anlayışının olduğu teolojiden artık Tanrı’nın gücünün zayıfladığı bir teoloji anlayışına geçiş yapar. Spesifik bir varlık olarak göklerde insanların kendisine olan borçları hesaplayan bir muhasebeci gibi durmaz. Veya bizim sorumluluğumuzu almaya çalışan bir varlık değildir. Bu anlamda büyük bir öteki yoktur ve onun bizi kurtaracağına dair de bir garantimiz yoktur. Bu tür kabuller aslında sorumluluğumuzdan vazgeçmek demektir. Tanrı, hesaplayamadığımız ama kendisine dua edip ağladığımız bir dönemde adaleti, merhameti, şefkati, bağışlamayı, misafirperverliği, sevgiyi aslında kutsal bir hayalet gibi çağıran çağrının adıdır. Hayaletler ısrar eder fakat var olan ve yanıt vermesi gerekenler bizlerizdir.
Tanrı adaleti ikame etmemizi istediğinde ya da haksızlığa durulması gerektiğini söylediğinde buna cevap vermek bizim işimizdir. Dolayısıyla kendisi bu konuda hakkında spekülasyon değil, aslında bu edimi gerçekleştirecek bir teoloji geliştirdiğini söyler. Caputo, Yahudi bir filozof olan Levinas’ın “Tanrı’nın bizim görüşümüzden çekilmesi her zaman bir adalet meselesidir.” sözüne atıfta bulunur. Levinas, Tanrı bizim görüşümüzden çekiliyorsa ve bu bir adalet meselesiyse buradaki vurgu sanki Tanrı yokmuş gibi ve bütün eylemlerin sorumluluğunu insana yüklemiş gibi adalete ikame etme, mazlumların sesine ses olma, ötekinin yüzünü Tanrı’nın izi olarak görüp bu bağlamda eylemlerinin sorumluluğunu alma olarak görür. Tanrı’yı göremiyorsak bu artık sorumluluğumuzdur. Adalete ikame etmek tabiri caizse Tanrı’nın yerine geçmek gibidir. Ona göre Tanrı zayıf bir varlıksa adalete ikame etme ve haksızlığa karşı durmaya gücü yoktur ve zayıflığı sebebiyle insanlar aracılığıyla adaletsizliği elimine etmek mümkün olacaktır. Dolayısıyla Caputo’da Tanrı’nın zayıf bir güce dönüştürülmesi, insanın sorumluluğunu ve dinin performatif edime dayalı yönünü ön plana çıkaran bir teolojidir.
Caputo’nun bu anlayışı tanrı ve hakikat dediğimiz şeyi açık uçlu tutmaktan kaynaklanır. Belli bir inanca sahip veya belli bir fikre sahip olanlara hakikat nedir diye sorulsa ‘Hakikat budur.’ diyerek belli bir şey gösterecektir. Bu onun için evrenseldir ve tartışmaya açık değildir. Fakat Caputo’ya göre hakikatin bu şekilde açık uçlu oluşunun önüne geçmek, geleceği açmanın önüne geçmek şiddeti barındıran veya sebebiyet veren yönüyle kabul edilemez bir husustur. Ona göre bunların hepsinin dekonstrüksiyona uğraması gerekir. Caputo’nun yapmaya çalıştığı büyük harfli hakikati değil, küçük harfli hakikatlerin bir arada nasıl yaşayabileceğini gösterebilmektir. Bu küçük harfli hakikatlerle hayatımızı nasıl bir hakikat sanatına dönüştürebileceğimiz, hayatlarımızda Tanrı’yı nasıl var kılacağımızla ilgilidir.
Caputo’nun Tanrı anlayışı bizim açımızdan eleştiriye tabi tutulabilir. Fakat sunduğu teoloji kavrayışı insanın sorumluluğunu öne çıkaran bir şey olduğu için önemlidir. Pasif durumda Tanrının masumlara yardım etmesini beklememeyi ve harekete geçmeyi gerektirir. Fakat burada dinin edimsel boyutunu ortaya çıkarmak için Tanrı’nın gücünden vazgeçmek problemlidir. Bunların birbirini dışlayan şeyler değildir. Edimin yolunu açmanın imkanı Tanrıyı zayıflatır mı? gibi soruları kendi komitesinden postmodern filozoflar da sorar. Tanrının egemenliği ile dinin edimsele boyutunu örtüştüren bir teori neden mümkün olmasın? Bu konular teolojiyle ilgilenen herkesin üzerine düşünmesine gerektiren konulardır. Caputo, herkesin hayatında koşulsuz olarak önem verdiği bir şey olduğunu söyler. Dolayısıyla dünyada bir şeye koşulsuz olarak önem veren insan için de kulak ardı etmemesi gereken konulardır. Son on dakika soru- cevap yaparak ders bitirildi. Öğrencilerin derse ilgi düzeyleri ve katılımları normal düzeydedir. Ders işleyiş ve gidişat planlanan şekilde gerçekleşmiştir. |
Ön Okuma Metinleri: |
|
Bahsi Geçen Eserler: |
|