Prof. Dr. Kürşat DEMİRCİ | Eski Mezopotamya Dinlerinin Temel Klasiklerini Okuma Yöntemi

[sablon_gorsel]


 Anadolu İlahiyat Akademisi

Geleceğin Akademisyenlerini Arıyor Projesi

Ara Kamp Ders Raporu

Klasikleri Okuma Yöntemi Grubu

Tarih: 27 Aralık 2023
Ders: Eski Mezopotamya Dinlerinin Temel Klasiklerini Okuma Yöntemi
Hoca: Prof. Dr. Kürşat Demirci 
İşleniş: 39 Kişi
Özet:

Derse Hayrunnisa Akgün’ün takdimiyle başlandı.Ders online işlendi

Antik çağlardaki yazılı metinleri, özellikle mitler ve efsaneleri anlamak, basit bir okumadan çok daha fazlasını gerektirir. Ders süresince hoca, bu tür kaynakları analiz etmek için gereken çok katmanlı yaklaşımı detaylı bir şekilde açıklıyor.

Hristiyanlık öncesi, eski Mezopotamya, eski Akdeniz Uygarlıkları, eski Hint Uygarlıkları gibi daha erken dönemlerde yazılı kaynak dediğimizde neyi kastederiz? Hristiyanlık dediğimizde Yeni Ahit’i ya da Bible’ı, Yahudilik dediğimizde ise Tanakh veya Eski Ahit’i kastederiz. Ancak Antik Çağlara gittiğimiz zaman bu yazılı malzemeler tür ve muhteva olarak daha da fazlalaşır. Mesela tür olarak karşımıza neler çıkar? Önce kutsal metinler, ardından da efsaneler ve mitlerle karşılaşırız. Özellikle mitlerle ilgili çok fazla yazılı malzeme bulunmaktadır. Bizim bildiklerimiz ise bunların en uzun, popüler ve kanıksanmış olanlarıdır. Ancak tanımadıklarımız da bulunmaktadır. Mesela primitif dünyada önemli bir yeri olan adak yazıtları vardır. Özellikle eski Roma’da, Grek dünyasında ve Mezopotamya’da karşımıza çıkar ve çok erken çağlarda yazılmışlardır. Hint Avrupa inançlarında çok önemli olmakla birlikte Sümer, Asur ve Babil gibi yerlerde daha azdır. En basit haliyle adak yazıtları, herhangi bir şey adıyorsunuz ve adadığınız şeyi bir adak yazıtına yazıp onu bir yere dikiyorsunuz. Diğer yandan bu dünyada mezar stilleri vardır. Mezar stilleri de yine Grek ve Roma dünyasında çok yaygındır. Ölen birinin başına bir şeyler yazarlar. Bu da bir yazılı metindir. Sonra dualar da karşımıza çıkar. Herhangi bir taşınabilir malzemeye yazdığınız veya kaya gibi taşınamaz bir şeye yazdığınız metinler de yazılı malzemeler olabilir. Mesela büyü formülasyonları da Mezopotamya’da, Roma’da, Doğu’da ve diğer pek çok yerde yazının keşfinden itibaren çok yaygın kullanılan yazı konularıdır. Dolayısıyla dinler tarihine konu olan yazılı malzeme dediğimizde biz, bunları ve buna benzer pek çoklarını anlarız. Bunlar sadece zihnimizde şekillenmesi adına verilen birkaç örnek niteliği taşımaktadır.

Yazılı kaynaklar çeşitli formlarda olabilir: kutsal metinler, efsaneler, mitler, adak yazıtları, mezar stilleri, dualar, büyü formülleri ve hatta ekonomik metinler. Tüm bu kaynaklar, doğru bir bakış açısıyla dinler tarihi için değerli bilgiler sunabilir.

Metinleri anlamak için üç temel unsur öne çıkarılıyor:

1. Metnin doğrudan söylediği şey: Bu, metnin yüzeysel anlamıdır.

2. Metnin sakladığı veya ima ettiği şey: Yazarların bilinçli veya bilinçsiz olarak gizledikleri anlamlar.

3. Satır aralarında gizli olan mesaj: Metnin sosyolojik ve tarihsel bağlamından çıkarılabilecek derin anlamlar.

Hoca, metinleri insanlara benzetiyor. Nasıl ki insanların söylediklerinden çok edasını anlamak önemliyse, metinlerde de söylenenin ötesinde bir “eda” vardır ve asıl anlaşılması gereken budur.

Gılgamış Destanı örneği üzerinden, mitlerin zaman içinde nasıl evrildiği açıklanıyor. Başlangıçta basit, etiyolojik (bir şeyin kökenini açıklayan) hikayeler olan mitler, zamanla birleşerek daha karmaşık anlatılara dönüşür. Gılgamış Destanı’nın bugünkü hali, aslında beş ayrı Sümer hikayesinin birleştirilmesiyle oluşmuştur.

Hoca, Gılgamış Destanı’nın sadece bir kralın hikayesi olmadığını, aynı zamanda insanın varoluşsal mücadelesini, kaderini ve sınırlarını anlatan felsefi bir metin olduğunu vurguluyor. Ayrıca, destanın oluşturulduğu dönemin sosyal ve politik koşullarını yansıttığı, örneğin feodal bir toplum düzeninde halka “kaderine razı ol” mesajı verdiği belirtiyor.

Roma İmparatorluğu örneğiyle, metinlerin nasıl politik amaçlarla kullanılabileceği gösteriliyor. Augustus döneminde Romalıların kökenlerini Troya kahramanı Aeneas’a bağlamaları, aslında imparatorluğun Doğu’ya yayılma politikasının bir parçasıydı.

Sonuç olarak, antik metinleri anlamak, sadece filolojik bir çaba değil, aynı zamanda tarihsel, sosyolojik ve felsefi bir çabadır. Ancak, günümüzde insanlığın sadece geçmişte yaşadığı toplumların, toplum dinamiklerinin ve kültürel evrimin derin anlayışının farkındayız. Hoca, bu türün bir okumasının şu sözlerle vurgulandığını belirtti: “Bazen metinlerde araştırmalarımızı görürüz. Aslında bir bakışlarıyla aynaya benzerler.” Bu bakış açısı, antik metinleri sadece tarihsel bir metin olarak değil, aynı zamanda tarihsel canavarların ortak deneyimlerinin yansımalarını görmemizi sağlar.

Ön Okuma Metni: —-

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top